20 Haziran 2015 Cumartesi

Kitap İncelemesi: Kış Bahçesi

Kitap Hakkında:
Kitap: Kış Bahçesi
Orijinal adı: Winter Garden
Yazar: Kristin Hannah
Sayfa sayısı: 512
Yayınevi: Pegasus
Goodreads puanı: 4,10

Nina,Meredith,Evan ve Anya Whitson.Birbirinden zıt iki kardeş ve onlardan tüm sevgisini esirgemiş kış kadar soğuk bir Rus kadın.Çocukluklarından beri annelerinden sevgi görmeyi bekleyen bu iki kız kardeşin bir akşam hazırladıkları oyundan dolayı çıkan kavga sonrası annelerine karşı tamamen farklı tutumlar izlemesiyle başlıyor hikayemiz.Meredith,bir daha annesinin anlattığı hiçbir hikayeyi dinlemeyeceğine yemin ederken,Nina büyüdükçe bunun nedenini öğrenmeye çalışıyor.Derken bu iki kız kardeşin ikisi de farklı seçimler yaparak birbirlerinden ayrılıyorlar.Nina bir savaş fotoğrafçısı olup dünya trajedilerini ve bu içler acısı hayatların hikayelerini tüm dünyaya anlatmak için mücadele verirken Meredith aile bahçelerinin yönetimini ele alıyor.Küçüklükten gelen patronluk havasıyla tüm ailesini kontrol altına almaya çalışıyor.Fakat bir insan geçmişiyle yüzleşemedikçe yaşamında nasıl kontrol sağlayabilir ki? İşte Meredith'in içinde tuttukları kendi hayatında bir yerlerden patlak vermeye başlıyor.

Nina ve Meredith'in birbirlerinden ayrı geçirdiği hayatları tam olarak babalarının kalp krizi geçirip hayatının son anlarında yine bu üç kadını birleştirmek istemesiyle kesişiyor.Evan Whitson,bu yolda yarım kalan bir hikayenin tamamlanmasıyla hayatlarının değişeceğini düşünüyor.İşte bu noktada kız kardeşlerin bir karar vermesi gerekecektir.Ya bu Rus kadının Belye Nochi (kış bahçesinin adı) kadar soğuk olan ruhunun derinliklerine inip hikayeyi tamamlayacaklar ya da Anya Whitson'un sadece bakımını üstlenip duygusal anlamda bağ kurmayı keseceklerdir.Aynı zamanda birbirlerini tanımaya çalışacak ve zorlukların üstesinden beraber gelmeye çalışacaklardır.

İşte tipik bir Kristin Hannah kitabı daha.Tipik diyorum çünkü genelde Kristin böyle yürek burkan aile hikayeleri ortaya çıkarıyor.Aynı zamanda çoğu kitabında olduğu gibi bunda da uyumsuzlukların uyumu söz konusu.Bu da bayıldığım noktalardan bir diğeri.Birbirinden zıt karakterli iki kız kardeşle kitapta verdiği mesajlar cidden çok anlamlı.Okurken "Neden Meredith neden?" diye tepkiler verseniz de Nina ve Mere size çok şey kazandıracak.Tabi bu kitabı kışın okusanız daha iyi olur.Çünkü böyle hikayeler benim için her zaman kış hikayeleri olmuştur.Genelde yazları klasiklerden okumak daha güzel geliyor bana ama yine tercihinize göre değişen bir durum bu.Bir ayı Kristin Hannah kitaplarına ayırabilirsiniz mesela.Aşırı duygu selinden dolayı ölmediğiniz sürece sıcacık kitap maratonları yapabilirsiniz.Tabi,Sarah Jio ve Kristin Hannah kitaplarını aynı zaman diliminde almanızı önermiyorum.

İnsanlar genellikle onun işinin sadece orada olmakla ilgili olduğunu düşünmüştü;sanki herhangi biri kamerayı yöneltip fotoğraf çekebilirmiş gibi ama gerçek şuydu ki,fotoğrafları onun kim olduğunun,ne düşündüğünün,ne hissettiğinin bir uzantısıydı.Kişisel bir trajedinin şiddetli acısını bir fotoğrafta yakalamak mükemmel konsantrasyon gerektiriyordu.Kendiniz bütünüyle o anın içinde olmalısınız ama bu onların anı olmalıydı.

Şimdi milyonuncu kez Kristin Hannah üslubundan bahsedeceğim ve sanırım bundan daha fazla da yazabilirim.Kristin Hannah size sıcacık ve yalın bir üslupla güzel bir hikaye sunuyor.Fakat anlatmak istediği sadece bir hikaye değil.Siz bu hikayeyi okurken karakterlerin psikolojilerinden yola çıkarak deneyim kazanıyor,karakterlerin yaptığı hatalarla onlara farklı yönler çizmeye çalışıyorsunuz.Aslında Kristin Hannah kitaplarındaki seçimleri karakter değil okuyucu yapıyor.Düşünüyorsunuz,ben olsam ne yapardım diye.Ya da başta yargıladığınız karakterin (Anya Whitson gibi) aslında haklı nedenlerinin olduğunu görüyorsunuz.Bu gerçekte de böyle değil midir zaten? Aynı zamanda kötü karakterler her zaman bu sebepten dolayı sevilir.Onları kötü olmaya yönelten bazı sebepler vardır.Bu yüzden okuyucu acıma duygusuyla o karakteri daha yakın hisseder kendine.Sonra da arkadaşınız "O karakteri nasıl sevebildin?" gibi sorular sorduğunda da o duygusal kareleri anlatmaya başlarsınız.Bu kitapların bir numaralı altın kuralıdır.Tabi,yazar kötü karakteri tam olarak batırmadığı sürece.


Derin bir nefes aldı ve doğruldu;ona uzun süre öylece baktı,her detayı ezberliyordu."Elveda baba." dedi usulca.Daha bir sürü kelime vardı,elbette,yüzlercesi ve o bunları daha sonra ne zaman söyleyeceğini biliyordu.Geceleyin,kendini yalnız ve evden kopmuş hissettiğinde ve evden uzak olduğunda.

İşte böyle,her Kristin Hannah kitabı sonrası aynı hüznü yaşıyorum.Sonra da kendimi Kristin'e daha yakın hissediyorum.Diyorum ki ben de bir gün böyle hikayeler çıkaracak mıyım? Eğer yazdıklarımı silmezsem neden olmasın diyorum sonra.Cidden bu çok kötü bir şey.Bazı hikayelerimde üslubunu beğenmiyorum ya da kendi karakterime sinirleniyorum.Halbuki onları yaratan ve ruh veren bir anlamda benim ama yine de kendimi tutamıyorum.Mesela duygusal hikayeler yazıyorsunuz ama gerçekçi olanları okuduğunuzda yazdıklarınızı beğenmiyorsunuz.Zaten gerçekçi hikayeler daha zor.Çünkü arkasında daha büyük emek yatıyor.Kristin de her kitabında güzel ve sıcacık hikayeler yazıyor olabilir ama her kitabında aynı sıcaklığı hissediyorsunuz.Farklı olan çok bir şey yok.Fakat ne oluyor? Her zamanki gibi kitaba bağlanıyorsunuz.Gerçi The Nightingale adlı kitabı daha farklı bir şeye benziyor ama çevirisi yapılacak gibi durmuyor.Artık çıktığında bir inceleme de ona ayırırım.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere! 


"Ölüm konuşulacak bir şey değildir.Siz Amerikalılar kelimelerin bir şeyi değiştirdiğine inanıyorsunuz.Değiştirmiyor." -Anya Whitson


3 yorum:

  1. Yeni yazarlara ihtiyacımız var , yaz yaz ve yaz!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kafamı toparladığımda kısa hikayeler dışında bir şey deneyeceğim.Umarım güzel olur :)

      Sil
  2. Merhaba,
    Kristin Hannah'ın kitapları benim için çok özel. Şu anda da Yıldız Masalı adlı eserini okuyorum. Bloglar arası dayanışma etkinliğinden geliyorum. Bana da beklerim. Sevgilerle...
    www.neclasolen.com

    YanıtlaSil