Kitap: Yanılsamalar Kitabı
Orijinal adı: The Book of Illusions
Yazar:Paul Auster
Sayfa sayısı: 306
Yayınevi: Can Yayınları
Goodreads puanı: 3,9
Puanım: 10/10
David Zimmer;karısı Helen,çocukları Marco ve Todd ile yaşayan bir akademisyendir.Hayatları güzel giderken bir uçak kazasında karısını ve çocuklarını kaybedince yıkılır,hayattan kopma noktasına kadar gelir.O korkunç günde küçük detaylar ve korkunç zamanlamalar yüzünden üstesinden gelemeyeceği kadar büyük bir acı,evde Helen'in anısı,her yerde çocuklarından kalan izler David'in sırtına yüklenmiştir.Tahammülsüz ve hemen hemen hiçbir şey yapmak istemeyen bir insana dönüşen Zimmer bir gün Hector Mann adlı bir sessiz film yapımcısının filmlerinden birine rastlar.Kendisi komedi alanında neredeyse hiç duyulmayan biri olsa da ustalığı gözler önündedir.Fakat tek sorun filmleri gibi kendisinin de sessiz ve gizemli bir hayat yaşamasıdır.
"Tarihin bu anında her şey bir günde solar;her kim ki uzun yaşar,diri diri ölür.Hayatın içinden geçerken geride kendimizin üç ya da dört görüntüsünü bırakırız,hiçbiri ötekine benzemez;onları geçmişin sisleri arasından görürüz;değişik çağlarımızın portreleri gibidirler."
Kitap genel olarak bu zemine kurulan,anlam olarak çok zorlamasa da aslında çok katmanlı bir eser.Ayrıca bu benim Paul Auster'den okuduğum ilk kitaptı.Bu kadar beğenmemin en büyük sebebi bu kitabın bir ruhunun,farklı bir aurasının olmasıydı.Aslına bakarsanız normalde bu ruhu romanlarda karakterlere derinlik sağlayarak yaparlar.Fakat karakterlerin derinliği dışında diyalogların aşırı duygu yüklü olması,kurgunun çok gerçekçi olması,edebi hazzın doruk noktalara çıkması,iç seslerin örtülü bir biçimde okura verilmesi bu kitabı kocaman bir hayranlıkla bitirmeme sebep oluyor.Çeviri ise bu birkaç beden büyük diyalogları kaldıracak düzeydeydi.İşin ilk ironisi kitapta çeviri yapan Zimmer'in çeviri üzerine olan düşünceleriydi benim için.Kendisi çeviri yaparken "İşin çoğu mekanikti,metnin yaratıcısı değil de kölesiydim." diyordu ve bu benzetme benim çok hoşuma gitti.
"Bir şövalyenin zırhını sırtına geçirmesi gibi girer o elbisenin içine her sabah,o gün toplum kendisine ne tür savaşlar hazırlamışsa onlar için donanır ve bir an bile durup amacının tam tersini elde etmekte olduğunu düşünmez."
Bunun yanında Alma Grund'un David'in hayatına çok hızlı girdiğini ama saf bir aşkı temsil ettiğini görüyoruz.Alma yüzünde doğum lekesi olan bir kız ve kendisini çirkin olarak görüyor ama okur olarak karakterin güzelliği ve bir an olayların Martin Frost filmine doğru kayması bence her okur tarafından fark edilecektir.Ayrıca anlattığı doğum lekesi hikayesi de gerçekten çok derindi.Yani bu da kitabın duygusal katmanlarını zenginleştiren milyonuncu etken olabilir.
"İnsanın bir tek ve hep aynı yaşamı yoktur.Peş peşe eklenen birçok yaşamı vardır ve çektiği acıların nedeni de budur."
Dolayısıyla Hector'un benliğine ulaşmaya çalışırken David'in de benlik mücadelesini görebiliyoruz.Bu yüzden eğer "Hayatınızı değiştirme potansiyeli olan kitaplar" diye bir kategori varsa bu kitap listenin ilk sıralarına girebilir.Fakat okurken kitabın adıyla olan bağlantısını sorguladığınızda karakter evrenindeki ince detayların anlamına gerçekten ulaşabilirsiniz.O zaman okuyunuz,okutturunuz!
"...İşte bu yüzden korkuyorum.Öleceğimi sandığımdan değil,ölmeyeceğimi bildiğimden."
"Hiç intihar girişiminde bulundunuz mu Bay Zimmer?"
"Hayır."
"Hiç düşündünüz mü?"
"Düşündüm tabii.Düşünmeseydim,insan sayılmazdım."
"Bu yüzden mi geldiniz buraya? Elinizdeki güzel,güçlü bir ilaç reçetesiyle buradan çıkıp işinizi görmek için mi?"
"Benim istediğim unutmak doktor,ölmek değil..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder