
Kitap: Rappaccini'nin Kızı
Orijinal adı:Rappaccini's Daughter
Yazar:Nathaniel Hawthorne
Sayfa sayısı: 51
Yayınevi: Helikopter
Goodreads puanı: 3,90
Puanım: 8/10
Giovanni Guasconti,eğitimi için Padua'ya taşınır.Yeni evine adımını attığı ilk andan itibaren mistik bir havanın ve büyüleyici bir dünyaya giriş yaptığının da son derece bilincindedir.Penceresinden dışarı bakar ve gördüğü şey kocaman,muhteşem,pırıltılı ve bir o kadar ihtişamlı çiçeklerle bezenmiş bir bahçe olur.Bu bahçenin ürkütücü derecede güzel olması daha ilk görüşte dikkatini çekmiş ve şüphelendirmiştir Giovanni'yi.Çünkü bu bahçe doktor Rappaccini'nin yarattığı yapay çiçeklerden oluşan büyüleyici ama bir o kadar da zehirli bir dünyaya kapı aralamaktadır.

Aslına bakarsanız daha önce hiç Hawthorne okumamış biri olarak aynı durumdaki okurlara bu kitapla başlangıç yapmalarını önerir miyim diye sorsalar buna cevabım "Hayır" olurdu.Çünkü yazarın bundan çok daha güçlü eserleri olduğunun kitaba başlarken bile farkındaydım ama bu kitapta beni çeken bir şey vardı:konusu.

"Giovanni kepenkleri kapatıp yatağına gitti,görkemli bir çiçekle güzel bir kızı düşlemeye başladı.Çiçekle kız hem farklıydı hem de aynıydılar düşünde ve hangi biçimi almış olurlarsa olsunlar benzer tehlikelerle dolu görünüyorlardı.
Ancak günbatımında ya da gecenin gölgeleri arasında,bazen de ay ışığında işlenen düş gücü hatalarını hatta yargılarını bile düzeltici bir etkisi vardır sabah ışığının.Uykudan uyanır uyanmaz ilk işi pencereyi ardına kadar açmak ve düşlerinin gizem dolu bir hale soktuğu bahçeye bakmak oldu."
İşte bu sorun aslında okurun baştan beri ilmek ilmek işlenmiş,ayrıntılarla duygusal yönü arttırılmış bir serüvene adım atmak gibi çeşitli beklentilere girmesini tetikliyor.Giovanni'nin aşkını daha yoğun hissetmek,kendi iç hesaplaşmalarına ve psikolojik tahlillerine daha yakından tanık olmak istiyorsunuz ama anlatımda fazla derine girilmediğini fark edince biraz üzülüyorsunuz.Bu üzüntü de diyaloglara yedirilen yoğunluk ve özlülükle telafi ediliyor ve altını çizdiğiniz onlarca cümle birikiyor kitap sonunda.Ve muhteşem bir finalle birlikte acaba bu kitap 200 sayfalık olsaydı böyle bir etki verir miydi diye düşünmeden edemiyorsunuz.Dolayısıyla güzellik zehirle çarpışırken siz de Hawthorne'u tanımaya çalışırken kendi düşüncelerinizi çarpıştırıyorsunuz.İsteseniz de istemeseniz de Hawthorne sizi zıtlıklarla birlikte kendi yarattığı dünyanın içine çekecek ve Rappaccini'nin deneyinde siz de birer denek olacak,kitabın zehrini ve güzelliğini duygularınızda hissedeceksiniz!
"İnsan buradaki karışımların kaynağı olan yapaylıktan rahatsız olabilirdi;ne de olsa Tanrının denetiminden çıkıp tümüyle estetiğin şeytani komedisine kapılmış insanoğlunun hırsın kölesi olmuş ellerine geçen bir bitki yaşamı söz konusuydu."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder