
Kitap: Yüzyıllık Yalnızlık
Orijinal adı: Cien Años de Soledad
Yazar: Gabriel Garcia Marquez
Sayfa sayısı: 464
Yayınevi: Can Yayınları
Goodreads puanı: 4,02
Yüzyıllık yalnızlıkla lanetlenen Buendia soyu ve ensestin başrol oynadığı kocaman bir hikaye.Sanırım kitabı bir cümleyle özetlemek istesem o cümle bu olurdu.Fakat biraz daha açmam gerekiyor,zira olaylar fazlasıyla karışık ve konusunu gizemli bir şekilde anlatırsam kitaptan daha da soğuyabilirsiniz.O zaman başlayalım.
Ursula ve Jose Arcadio Buendia bir evlilikle hayatlarını birleştirdiklerinde Ursula,domuz kuyruklu bir çocuk doğurmamak için cinsel ilişkiden uzak durur.Bu herkesin diline utanç verici bir biçimde düşer.Ta ki kocası bu sebeple bir cinayet işleyene kadar.Bu cinayet ve doğan çocuklarıyla birlikte soy için bir kısır döngü başlamış olur.Bu kısır döngünün ana faktörü ensesttir.Ayrıca çocuklara verdikleri Aureliano,Jose Arcadio,Amaranta,Remedios adları sürekli yinelenir.Evin içinde yaşanan bu ilişkiler soyun korkunç sonunu hazırlamaktadır.Bundan hiçbirinin haberi yoktur.Sadece Ursula bir döngü gibi giden çocukların,adını aldığı kişinin özelliklerini taşıdığını fark eder.Fakat ensestin önüne geçilemez.

Kitap konu olarak çok farklı duruyordu.Yani daha önce hiç soyun yinelenmesiyle ilgili bir kitap okumamıştım.Bu bakımdan kurgusu sağlam,konu ve konunun işleyiş tarzı farklı olan bir kitapla karşı karşıya kaldığımı fark ettim.En güzel yanı da bunu kitabın en başından fark etmemdi.O kalite ve farklılık cümlelere yansımıştı.Karakter konusuna geldiğim zaman okuduğum iki Marquez kitabında da karakterlere karşı mesafeli durduğumu gördüm.Bazı kitaplarda karakterlerle bir arada olur,kendinizi onların yerine koyarsınız.Fakat ben Marquez kitaplarında bir karakter olmak istemedim,bunun yerine üçüncü bir kişi olarak onları yargılamak benim için daha iyi bir seçenekti.Bu yüzden yazarın bu mesafeyi koyması hayran kaldığım noktalardan biriydi.Ne bir karakteri aşırı sevdim ne de ondan nefret edebildim.Sadece hüzün ve acıma duygusuyla doldum,bu ruh haliyle kitabın sonuna geldim.Sonra da mükemmel bir finalle karşılaştım.Mükemmel diyorum çünkü bitirirken olayın toplanma biçimi,kullanılan cümleler büyüleyiciydi.
Yazımı bitirirken bir de zorlandığım noktaları ele almak istiyorum.Karakter adları konusunda başta çok sıkıntı yaşamış ve defalarca kitabı bırakmak zorunda kalmıştım.Bu böyle olmak zorunda mıydı diye de milyon kez isyan etmişimdir.Sonra fark ettim ki olayın büyüsü burada.Soy bir kısır döngüye girmişken adların tekrarlanması gayet zekice bir olay.Fakat yine de "Aureliano mu? Hangi Aureliano?" diye defalarca kendinize soracağınızdan,"Acaba tekrar okuyup olayları pekiştirsem mi?" diye okuma planı yapacağınızdan eminim.Zaten ilk 100 sayfayı geçtiğinizde karakterleri oturtmuş olacaksınız.Artık kitap başındaki soy ağacına bakmanıza gerek kalmayacak.Çünkü bu soy ağacı sizin beyninize kazınmış olacak ve unuttuğunuz her an o sayfa aklınıza gelecek.Hal böyle olunca "Gabriel Garcia Marquez,sen ne büyük bir insansın." diye teşekkürlerinizi sunacaksınız.En azından ben bunları yaşadım.

Öyleyse size bol Buendia'lı,çıldırmayacağınız bir okuma süreci diliyorum!
General Moncada,kalın bağa çerçeveli gözlüğünü gömleğinin eteğine silmek için ayağa kalktı."Olabilir."dedi."Üzüldüğüm,beni öldürmeniz değil,çünkü kurşuna dizilmek bizim gibi insanlar için bir bakıma eceliyle ölmek sayılır.".Gözlüğünü yatağın üzerine koydu.Saatiyle kösteğini çıkardı."Beni asıl üzen"diye sözünü sürdürdü,"askerlikten onca nefret ettikten,askerlerle onca çarpıştıktan ve onlar üzerine onca düşündükten sonra,sonunda senin de onlardan beter olman.Ve dünyada hiçbir ülkü bu denli alçalmaya değmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder